Bugün 18 Mart Çanakkale Zaferimizin yıldönümü.
Bugün şanlı tarihimizin bir anısını daha bir yerlere hatırlatma günüdür.
Kendimiz hatırlaya biliyor muyuz?
Zannetmiyorum!
Yaşandı ve bitti…
Geldiler, gördüler, gittiler…
Ve öyle bir geri döndüler ki; halen daha içimizde bizi kemirmeye ve parçalamaya devam etmektedirler.
Hep onlara çalışıyoruz farkında değil misiniz?
Ramazan ayındayız, dünyada gerçek İslam ülkelerinin olduğu tüm topraklarda kan gövdeyi götürürken bizler burada iftardan sonrası için eğlence programı düzenlemişiz.
Düzenleyenler kamu, katılım sağlayanlar inanç özgürlüğünden bahseden müslümanlar ve ders verenler ise sözde âlimlikleriyle dünyaya nam salmış akademisyenler…
Ertesi gün ortalık ışıldamaya başladığında arta kalan koskocaman bir yorgunluk, koskocaman bir hiçsizlik ve dökülmeye geceden devam eden kan…
Olsun varsın, bu akşam iftardan sonra bilmem hangi prof, bilmem hangi İslam kuralını detaylarıyla açıklayarak; yarınlarımıza ve bilhassa gitmek için can attığımız (!) cennet kapısını gösterecek bize.
Kendisi garantilemiş gibi huşu ve rahatlık içerisinde.
Her gün başka bir makyaj, her gün başka bir vitrin içinde…
Bizim tarihimiz Çanakkale Zaferi benzeri zaferlerle dolup taşıyor. Hem de hiç bir ulusa, hiçbir millete nasip olmamış kadarıyla.
Bize aksedilen ise ortada işte…
Neyse boş verelim şimdi bütün bunlara; bu akşam hangi alimin ne sohbeti vardı? Ona bakalım… Bu arada şu mikrofonun sesini biraz daha açarsanız eğer, yan komşudan gelen katledilen ve açlıktan ölen çocukların ve atılan bombaların sesini duymamış oluruz.
Ha eğer bir tane de soda var ise çok iyi olur, galiba biraz fazla kaçırdık bu akşam şişkinlik yaptı.
Evet, nerede kalmıştık?
Ha tamam, Çanakkale Zaferi diyorduk değil mi?
Gazeteci &Yazar
Hakan Dikmen